Uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmemiştim kendimi.Sıkıcı ve sıradan günler beni hayli yıpratmıştı.Eski halimden eser yok gibiydi.Hogwarts'ta yeni bir yıl bana çok iyi gelecekti.Sabah kalkar kalkmaz kapıya astığım kıyafetlerimi giydim.Yok,hayır öyle pembe kurdeleler,şirin ayakkabılar giydiremedi annem.Ona istediklerimi giymezsem kahvaltı yapmadan gideceğimi söyledim.Tanrım! Gerçekten işe yaradı.En sevdiğim kazağımı ve bir kot pantolonu geçirdim üstüme.Babam işe erkenden gittiği için -ki hava hala karanlıkken evden çıkıyor- vedalaşamadık.Ama annem gitmeden önce beni öptüğünü ve ondan,beni sevdiğini söylemesini istemiş.İçimde bir kuş çırpınıyordu sanki.Trene 1 saatten fazla vardı.Evimiz istasyona yakındı.Annem de erken gitmememiz gerektiğini söyleyip duruyordu.Nihayet yarım saat kaldığında hazırlandı ve evden çıktık.Zaman gelmişti.
-Anne,gelmeyebilirsin.Dışarıda hava çok soğuk ve bu senin için iyi olmuyor,biliyorsun.
-Tatlım ben hazırım.Çıkalım,dedi.
Söylediklerimi duyduğuna yemin edebilirim ama beni elleriyle trene bindirip göndermezse çatlayacağını da biliyordum.Birşey demedim.Botlarımı giydim ve uzun eldivenlerimi taktım.
İstasyonun mugglelar için olan kısmında hiçbir hareketlilik yoktu.Duvardan geçtiğimiz andan itibaren kalabalığı görmemek mümkün değildi.Keyifle güldüm.Trene doğru ilerlerken arkadaşlarımdan birkaç tanesini görebildim.Bavulumu trene çıkarmakta zorlansam da üstesinden geldim.Anneme sıkı sıkı sarıldım ve onu öptüm.Her ne kadar Hogwarts'a gitmek beni mutlu ediyor olsa da ailemi arkada bıraktığım için üzüldüğümü farkettim.Kaçtığım onlar değil,her gün evde oturmaktı.Onları özleyeceğimden emindim.Elini bıraktığım anda içimde birşeyler koptu.Ana kuzusu değilim ben! Onun ağlaması beni üzüyor,hepsi bu.
Tren kalkıyordu ve ben yerime yerleşmiştim bile.Annemse hala orada beni bekliyordu.Ona el salladım ve onlarca kez öpücük yolladım.Yukarı baktığımda pencerenin açık olduğunu gördüm.Koltuğun üstüne çıktım ve bağırdım.
-Seni seviyorum anne! Görüşürüz!
-Ben de seni hayatım!
Koltuktan inecekken imalı bir öksürükle irkildim.Arkama baktığımda hemen hemen aynı boyda bir kız ve bir erkekle karşılaştım.Kendimi koltuğa attım.
-Ah,merhaba.
Tuhaf tuhaf bana bakıyorlardı.
-Merhaba,diyebildi kız.
Bana öylece bakmaları sinirimi bozmuştu.
-Yalnızca el sallıyordum.
Onlar karşıya oturdular.Yüzüm cama dönüktü.Konuşmalarına kulak kesilmiştim.Arkadaş olduklarını anlamam uzun sürmedi.Erkek olan Gryffindor,kız ise Ravenclaw'dan.Birbirlerine isimlerinin baş harfleriyle hitap diyorlardı sanırım.D,S...Cama yansıyan görüntülerini izliyordum.Bir ara sevgili oldukları hissine kapıldım, ama hayır, onlar kardeştiler.Bavullarına kocaman işlenmiş soyadlarını okuyunca farkettim.Kız çocuğun yanından kalktı ve yanıma oturdu.
-Nihayet beni farkettiniz,dedim içimden.
-Ben Serina.Bu da kardeşim Demon.Elini uzattı.
-Memnun oldum.Ben de Lilith.Lilith Shaunee Apocalypse.
Elini sıktım.
-Ben de,dedi.
Kardeşi Demon'dan daha sıcakkanlıydı.D, yolculuk boyunca kalın bir kitaba gömüldü.Biz ise Serina ile yol boyunca sohbet ettik ve aldığımız şekerlemelerin tadını çıkardık.