Ortak Salonu’ndan aceleyle çıktım ve Biçim Değiştirme Dersliği’ne doğru koşar adım ilerlemeye başladım. Gün boyunca arkadaşlarımla oturup konuşmaktan başka bir şey yapmamıştım. Sonunda Biçim Değiştirme Dersliği’ne gelebildim ve sınıftan kimsenin yüzüne bakmamaya dikkat ederek yerime geçtim. Canım sıkkındı. Ve bunun –en azından bugün- değişmeyeceğinden emindim. Kendimi herkesten soyutlamıştım, yalnızlık benim tercihimdi. En azından şu ayrılıktan sonraki birkaç gün böyle olması gerekiyordu. Kim bilir, belki birkaç günden de fazla sürecekti. Şimdi yatakhanede kalın çarşafların arasında olmayı ne kadar isterdim.
Profesör sonunda gelebilmişti. Sanırım sınavlar hakkında bir şeyler geveledi, tam emin değildim. Sıra derse gelince kulaklarım birden açılıverdi.
Bu derste gördüğünüz kitapları tavuğa çevireceğiz.
Tanrım, bir bu eksikti. Zaten başım dönüyordu, bir de üstüne tavuklarla kim uğraşacaktı şimdi?
Ben kendi çapımda hafif bir koma geçirirken herkes kitapları tavuklara dönüşmek için sıraya girdi. Tanrım, bu insanlar ne kadar şapşal. Bir tavuk için çok heyecanlanıyor olmalılar. Hele şuradaki sivilcelinin hormonları tepişiyordur herhalde.
Aklımdaki sapıkça düşünceleri bir kenara attım. Sıranın bana gelmemesi için Tanrı’ya dua etmeye başladım. Tanrım, lütfen. Lütfen. Şu lanet olası tavukla muhatap olmak zorunda kalmayayım.
Benim duam da böyle oluyordu işte. Ben bunları düşünürken Profesör tavukları eski hallerine getiriyordu. O kitaplara –tavuklara- elimi sürmeyecektim bir daha.
Az sonra, sıra bana geldi ve korku içinde kitabın durduğu masaya doğru ilerledim. Profesörün ürkek bakışlarından benden çok fazla şey beklemediğini görebiliyordum.
Bu işe başlamalıydım. Boğazımı temizledim ve ‘’ Pullus’’ diye ciyakladım. Aynı anda aptal gibi asamı da şöyle bir sallayıvermiştim. Görevimi başarıyla tamamlamıştım. Hayret!
Bunun beni etkileyecek bir yanı yoktu. Tam da umutsuz bir şekilde sınıftan çıkıyordum ki Profesör beni yanına çağırıp
Bayan Culbertson, yüzünüz çok solgun. Revire gitseniz iyi olacak.
Hiçbir şey söylemeden başımı döndüm ve bulunduğum yerden koşarak ayrıldım.
Üzerimdeki acıyan bakışları hissedebiliyordum.